Asgari Ücrette Tek Zam Yanılgısı
Türkiye'de asgari ücret tartışmalarının merkezinde yer alan 'tek zam' politikası, enflasyon ve yaşam maliyetleriyle çelişiyor. Bu makale, güncel veriler ışığında konuyu derinlemesine inceliyor.
Türkiye’de asgari ücretin geleceği, hükümetin 2024 yılı için tek zam yapma kararlılığı ile belirsiz bir hal alıyor. Cumhurbaşkanı ve Çalışma Bakanı’nın bu yönde açıklamaları, yönetmelikte böyle bir madde bulunmamasına rağmen, tek zammın kaçınılmaz olduğu algısını yaratıyor. Hükümetin bu kararı, yüksek enflasyonun etkisini azaltma amacı taşıyor, ancak bu yaklaşımın çalışanlar üzerinde olumsuz etkileri olacağı açık.
Yürürlükte olan Asgari Ücret Yönetmeliği, yılda birden fazla zam yapılmasına yasal bir engel koymuyor. Yedinci maddede belirtilen “Ücret en geç iki yılda bir belirlenir” ifadesi, yılda birden fazla zam yapılmasının önünde bir engel teşkil etmiyor. Bu durum, yönetmeliğin ve Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarının çeliştiğini gösteriyor.
Asgari ücretin tanımı, çalışanların temel ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde olması gerektiğini vurguluyor. Asgari Ücret Komisyonu’nun, ülkenin sosyal ve ekonomik durumunu, geçinme indekslerini ve mevcut ücret düzeylerini göz önünde bulundurarak karar vermesi bekleniyor. Ancak mevcut asgari ücret ile yaşam maliyetleri arasındaki makas giderek açılıyor. Kasım 2022 itibarıyla, bir çalışanın aylık yaşam maliyeti 18 bin 239,8 TL’ye ulaşmış durumda, bu da asgari ücretin (11 bin 402 TL) yetersiz kaldığını gösteriyor.
Merkez Bankası’nın enflasyon tahminlerine göre, 2024’ün sonunda açlık sınırının 21 bin TL’yi aşması bekleniyor. Eğer yıl içinde tek bir asgari ücret zammı yapılırsa, bu, yıl sonuna kadar asgari ücrette en az yüzde 36’lık bir kayıp anlamına gelecek. Bu durum, asgari ücretin, çalışanların temel ihtiyaçlarını karşılama amacından uzaklaşmasına yol açacak gibi görünüyor.
Sonuç olarak, Türkiye’de asgari ücret politikasının, enflasyon ve yaşam maliyetleri karşısında yetersiz kaldığı ve mevcut yönetmelik ile hükümetin açıklamaları arasında bir uyumsuzluk olduğu açıkça görülmekte. Bu politika, çalışanlar için giderek artan bir ekonomik baskı anlamına geliyor. Hükümetin bu konudaki tutumu, çalışanların gerçek finansal ihtiyaçlarını yeterince gözetmeden alınmış bir karar olarak değerlendirilebilir. Bu durum, Türkiye’nin ekonomik geleceği için endişe verici bir tablo çiziyor.