Almanya’da önümüzdeki yıldan itibaren 1 Şubat’ta başlayacak bir pilot proje ile haftada 5 gün yerine 4 gün çalışılacak. Bu modelin maaşlarda azalma olmayacak ve birçok ülkede test edildikten sonra şimdi Almanya’da deneniyor. Ancak hangi firmaların katılacağı henüz belli değil. Devlet, katılanlara destek verecek ve çalışma Münster Üniversitesi tarafından koordine edilecek.
Haftada 4 Gün Çalışmanın Avantajları ve Dezavantajları
Haftada 4 gün çalışma modelinin hem çalışanlar hem de işverenler için avantajları ve dezavantajları olduğu biliniyor. Araştırmalara göre, haftada 4 gün çalışma modeline geçen şirketlerde işçilerin performansı, motivasyonu, sağlığı ve mutluluğu artıyor. Bu yüzden verimlilik aynı kalıyor veya hatta artıyor. Ayrıca, bu modelin çevreye de faydalı olduğu, karbon salınımını ve trafik yoğunluğunu azalttığı belirtiliyor.
Ancak, haftada 4 gün çalışma modelinin bazı dezavantajları da var. Örneğin, bu modelin bazı sektörlerde uygulanması zor olabilir. Sağlık, eğitim, güvenlik gibi hizmet sektörlerinde çalışanların haftada 4 gün çalışması mümkün olmayabilir. Ayrıca, bu modelin maliyeti de yüksek olabilir. Devletin katılan firmalara destek vermesi gerekebilir. Bu da vergilerin artmasına veya bütçe açığının büyümesine neden olabilir.
Almanya’nın Diğer Sorunları
Haftada 4 gün çalışma modeli, Almanya’nın çözmesi gereken tek sorun değil. Alman ekonomisi neredeyse bir yıldır küçülme eğiliminde. Son çeyrekte sadece %0,1 büyüme kaydetti. Alman Merkez Bankası, üçüncü çeyrekte de ekonomide küçülme beklediğini açıkladı. Son veriler maalesef olumsuz geldi. Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında toparlanma olmadı.
Merkez Bankası raporunda, fiyat artışının yavaşladığı ancak hane halkının harcamalarını kısıtladığı belirtildi. İnsanlar para harcamıyor, güçlü ücret artışlarına rağmen ifadesi kullanıldı. Acaba hangi ücret artışından bahsediyorlar? Merkez Bankası çalışanlarına ne kadar zam yapıldı bilmiyorum ama ben enflasyonun üstüne zam alan görmedim.
Banka, Çin’den gelen arz sıkıntılarına da değindi. Bunlara bağımlı olduğumuzu belirtti. Riskler göz önüne alınınca şirketlerin ve siyasetçilerin yeniden düşünmeleri gerektiğini söyledi.
Almanya’da göçmen sayısının sınırlandırılması da ciddi şekilde tartışılıyor. Eski Cumhurbaşkanı Gauck, birkaç yüz avro’luk otel faturası için istifa etmişti. Göçün sınırlandırılması kınanacak bir şey değil, zorunluluk dedi. Biz de göçmeniz, kimse ile gel değildir ama biraz kontrol eksikliği de çok bariz. Şehirlerde güvenlik sorunları yaşamaya başladık. Frankfurt tren istasyonunda eroin enjekte eden bile var. Bir çocuk oradan korkmadan geçemez.
Bir işiniz, bir mesleğiniz varsa Almanya’ya çok zor gelirsiniz. Bir sürü zorluk çıkarırlar. Ama hiçbir işiniz, mesleğiniz olmasa bile bir şekilde gelirseniz ve iltica ederseniz hemen size kalacak yer ve para verirler. Nitelikli göçmenleri Amerika’ya, İngiltere’ye kaptırıyoruz. Biz de sosyal yardım sistemi güçlü olduğu için devletten para almaya gelenlere kapıları açıyoruz. Aslında tam tersinin olması lazım. İşi, gücü olanlara vize vermezler, diğer taraftan elini kolunu sallayan gelebilir.
Belediyeler Birliği de böyle giderse devlete olan güvenin kaybolacağını, acilen bir şeyler yapmak gerektiğini söyledi.