Politika

Yolsuzluklar Araştırılsın önergesine AKP şu gerekçelerle katılmayacaklarını açıkladı!

TBMM’ne bugün yolsuzluklar araştırılsın önergesi verildi. Meclise verilen önerge hakkında konuşan CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, ‘’Her güne ülkeyi uçurumun daha da dibine çeken yeni bir haberle uyanıyoruz. “Şahsım devleti” anlayışıyla ekonomiden sağlığa, eğitimden dış politikaya, enerjiden tarıma hangi alana bakarsak bakalım yanlış, tutarsız, güvensiz, öngörüsüz politikalar dayatılmaya devam ediyor. Bir yandan işçisi emeklisi, işsizi EYT’lisi, çiftçisi, esnafı, sanayicisi, memuru bu ülkede bu iktidarın yarattığı afet, felaket koşullarında yaşam mücadelesi veriyor. Bir yandan ise yandaşlıkla kamu kaynakları ve dolayısıyla tüyü bitmemiş yetimin hakkı göz göre göre hortumlanıyor.’’ Dedi. Kılıç’ın sözleri ardından önerge hakkında söz alarak meclis kürsüsünde önerge hakkında açıklamalarda bulunan AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, ‘’Yolsuzluklar Araştırılsın’’ önergesine karşı çıkacaklarını, kabul etmeyeceklerini dile getirdi… Konu ile ilgili gerekçelerini açıklayan Tunç, şu açıklamalarda bulundu;

ÖNERGEYE NEDEN KARŞI ÇIKTIKLARINI AÇIKLADI

Türkiye’de haksız kazanç iddialarının araştırılması ve engellenmesi için yol haritası oluşturulması amacıyla Meclis araştırması açılması talep ediliyor. Öncelikle, önergede bahsedilen gerekçelere katılmamız mümkün değildir. Gerek ulusal mevzuatımız gerekse tarafı olduğumuz uluslararası sözleşme ve belgelerde yol haritası zaten belirlenmiştir. Mevzuatımızda Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu başta olmak üzere, bu konuyla ilgili doğrudan ilgili olan 8 kanunun 6’sı AK PARTİ döneminde kanunlaştırılmıştır. Yine, ülkemizin yolsuzlukla mücadele için taraf olduğu başta Avrupa Konseyi Özel Hukuk Sözleşmesi, yine Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi gibi tüm bu sözleşme ve belgeler de AK PARTİ döneminde onaylanmış sözleşme ve belgelerdir.

Görüldüğü üzere, yol haritası mevzuatımızda bellidir. Usulsüzlük, yolsuzluk yapan varsa müeyyidesi vardır, bu müeyyideyi uygulayacak olan da bağımsız yargıdır. Eğer bu konuda şüphesi olan varsa, iddiası olan varsa bunu bildireceği yer, bunun soruşturma ve kovuşturma makamı bağımsız yargıdır.

Kamu alanın kaynaklarının keyfî kullanılması iddiası

Önerideki gerekçeye baktığımız zaman, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde ve AK PARTİ iktidarında ekonominin yönetilemediği, kamu alanın kaynaklarının keyfî kullanılması nedeniyle halkın yoksullaştığı, bunun da ekonomik krize neden olduğu iddia edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu iddialar AK PARTİ’nin 2002’de iktidara geldiği günden beri muhalefetin tekrarladığı sözlerdir. Ancak, bu sözler gerçek durumu yansıtmadığı için geçtiğimiz on sekiz yılda milletimizin önüne konulan 15 sandıkta milletimiz bu sözlerin geçerli olmadığını ayrıca sandıkta da onaylamıştır.

Salgın döneminde bütün dünya ülkelerinin ekonomileri küçülürken Türkiye, 2020 yılının son çeyreğinde OECD ülkeleri arasında pozitif büyüyen tek ülke olarak yüzde 5,9 gibi bir büyüme kaydetmiş, 2020 yılında ise dünya genelinde büyüme gösteren 2 ülkeden biri olmuştur.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ekonomik krize yol açtığı iddiasının hiçbir geçerliliği yoktur. Pandemi nedeniyle sektör bazlı daralmalar pandeminin etkisi kalktıktan sonra süratle olumluya dönecektir. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet sistemi güven ve istikrar sistemidir, parlamenter sistem krizler sistemidir, hükûmet krizleri ekonomik krizlere yol açmıştır.

CHP GRUBU ADINA SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) -Son yıllarda hemen hemen bütün ihaleleri nasıl oluyorsa hep aynı şirketler alıyor. Gerçi, nasıl oluyorsa demek biraz abes oldu çünkü hepimiz nasıl aldıklarını çok iyi biliyoruz; gözümüze baka baka ihalelere fesat karıştırıyorlar. Hepimizin gözü önünde yandaş şirketlere yarar Kamu İhale Kanunu yüzlerce kez değiştirildi. Peki, yandaşlar için bu yeterli oluyor mu? Maalesef yetmiyor.

Yandaş şirketlerin kamu ihaleleri ya da kamu-özel iş birliği projelerindeki tüm değişiklik talepleri anında kabul ediliyor. Bu da yetmiyor, kamu yani devlet, bu yandaş şirketlerin kefili oluyor ve aynı zamanda, kamu bankaları finansmanı sağlamak için neredeyse kendi aralarında yarışıyorlar.

Peki, bu yolsuzluk yapanlar ne düşünüyor bu arada? Yolsuzluk yapanlar diyorlar ki: “Nasılsa Sayıştayın eli kolu bağlı.” “Nasılsa yargı kuşatılmış, davalardan ne dersek o çıkar.” Ve diyorlar ki: “Nasılsa Mecliste bizimkiler çoğunlukta, muhalefet kendini parçalasa da onlar bunların hepsinin üstünü örter.”

Değerli arkadaşlar, hiç kusura bakmasınlar, ne bu millet bunları sineye çeker ne de biz bunların üstünün örtülmesine izin veririz. Bu yolsuzluğa, yüzsüzlüğe, pişkinliğe “Dur!” demek bizim hem ahlaki hem vicdani hem de insani olarak görevimizdir.

Değerli milletvekilleri, gelelim pudra şekerine, daha doğrusu “pudra şekeri vakası” olarak geçecek tarihe herhâlde. Bu vaka, uyuşturucu batağına sürüklenmiş mağdur bir gencin vakası tabii ki değil. Bu vaka, 20’li yaşlarda bir gencin sadece AKP kimlik kartıyla nasıl bir şatafata sahip olduğunun, lüks araçların, lüks otomobillerin, lüks otellerin, doğrudan temin ihalelerin, sınırsız imkânların vakası.