Politika

CHP Parti sözcüsü Faik Öztrak: Dertleri Türkiye değil koltukları

CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak’ın yaptığı konuşma satır başları şöyle;

ÖNCE VATANDAŞIN VE ŞİRKETLERİN BORÇLULUK DURUMU DÜZELTİLMELİ

Saray iktidarının bugün ekonomide bir tane önceliği var: Döviz kuru ve faizi 31 Mart akşamına yani oy sandıkları kapanana kadar kontrol altında tutmak, kendilerine seçim kazandıracağını düşündükleri kredi ve bütçe harcamalarına da tam gaz devam etmek. Hafta sonu Merkez Bankası yayımladığı bir kararnameyle mevduata uygulanan zorunlu karşılıklarda vadesine göre yarım puanla bir puan arasında indirimler yaptı. Neye yarıyor bu? Bu indirimleri yatığınız zaman kredi maliyetlerini aşağıya çekiyorsunuz, bankaların düşük faizle kredi vermelerini kolaylaştırıyorsunuz güya. Ne yapılıyor yani faizleri düşürmeden? Dışarıdaki yatırımcıları ürkütmeden, içerdeki yatırımcıları ürkütmeden ucuz kredi vermenin yolları aranıyor. Ama bu da işe yaramıyor neden? Çünkü konu kredi vermek değil Türkiye’de. Şirketlerin ve vatandaşların bilançolarını düzeltmeden onların kredi almaları mümkün değil. Yani önce şirketlerin ve vatandaşların borçluluk durumunu düzelteceksiniz, bunların borçlarını, harçlarını geri öder hale getireceksiniz.

MERKEZ NE İSA’YA YARANABİLİR NE MUSA’YA

Bunları yapıyor ama ben size söyleyeyim yine Merkez Bankası günün sonunda ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabilecek. Merkez Bankasının olağanüstü faiz artışlarıyla, zar zor sağlamaya çalıştığı güven; yine yok olup gidecek. Bu sabah baktım havuz medyası yeniden faizi düşür çığlıkları atmaya başlamış. Artık saklanamayacak bir gerçek var. 24 Haziran’da tek adam parti devletine geçişle birlikte ekonomide çok zor günler başladı. Toparlanmanın ön koşulu, ekonomide güven verecek güçlü bir programın yine güven verecek liyakatli, hukuk devletine sahip çıkan kadrolar eliyle uygulamaya konmasıdır. Bu olmadan kimse geleceğe güvenip kredi almaz, yeni borca girmez.

SARAY YATIRIM DANIŞMANLIĞINI BIRAKSIN

Ancak Damat Bey ekonominin ehil ellerde olmadığını tüm dünyaya göstermek için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Birkaç gün önce “siz dolarları elinizde tutmaya devam edin bakın ne olacak. Bu iş böyle” deyiverdi. Şimdi bu bir tehdit mi, tahmin mi ne olduğu belli değil. Yani siz bununla döviz tevdiat hesaplarına dair bir düzenleme mi getireceğinizi söylüyorsunuz? O zaman bunu açıklayın; bir kere ağızdan çıktıktan sonra açıklanmazsa belirsizlik yaratır, yapmasını beklediğiniz etkinin tam tersini yapar uyarıyorum. Eğer bu bir tahmin ise bu sözleri de vatandaşlarıma söylüyorum hiçbir şekilde ciddiye almayın.
Hatırlayın kayınpederi “dolar alan yaya kalır” dediği günden bu yana dolar, Türk lirası karşısında yüzde 105 değer kazandı. O sözlerin söylendiği gün 1 dolar 2 lira 58 kuruştu. Şimdi bugün 1 dolar almak için vatandaş 5 lira 29 kuruş ödemek zorunda.
Saray ve ailesi artık millete yatırım danışmanlığı yapmayı bırakmalıdır; bir şeyler yapmak istiyorlar mı o zaman geçen yıl Ağustos ayında Genel Başkanımızın verdiği 13 maddelik reçeteye bir oturup bakacaklar, biraz ona çalışacaklar ve oradaki tedbirleri almaya başlayacaklar. Bunların millete de ekonomiye de yapacakları en büyük iyilik bu olur.

KİBİR İTTİFAKINDA CİDDİ BİR PANİK HAVASI VAR

Türkiye 31 Mart’a doğru hızla gidiyor. 31 Mart’ta milletin önüne sandık gelecek. Sandığa doğru giderken; saraydaki kibir ittifakında ciddi bir panik havası var. Adaylar değiştiriliyor, ittifakın bir ortağındaki sıkıntılar nedeniyle koltuk ittifakı kapsamında olmayan iller de kapsama alınıyor. Korku dağları bekliyor.

AĞIZLARINDAN ÇIKANI KULAKLARI DUYMUYOR

Gerçek demokrasilerde görülmeyen, seviyesiz, halkı kin ve düşmanlığa sevk eden, toplumu ayrıştıran, bölen ve nefret üzerine kurgulanmış bir kampanya maalesef yürütülüyor kibir ittifakı tarafından. Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı, kendi ittifakı dışında kalan ve Mecliste bugün görev yapan tüm siyasi partileri çete olarak ilan edebiliyor. Kimse kusura bakmasın herhalde kendisinin ağzından çıkanları kulakları duymuyor. Memlekette çiftçiden kabzımala, marketçiden, üreticiye hain ve terörist ilan etmedikleri kimse kalmadı. Sarayın kibir abidesi ve onun bekçisi üç belediye kaybetmemek için önlerine gelen herkese terörist yaftası yapıştırıyorlar. Atama bakanları da onlardan geri kalmıyor maşallah. Bu zevat kendi koltuklarının bekası için milletin ve tüm toplumun birliğini beraberliğini bozmaktan hiçbir çekince duymuyorlar. Ama biz sarayın sancısını çok iyi anlıyoruz.

10 PARMAKLARINDA 10 KARA, HER YERE BULAŞTIRIYOR

Biliyorsunuz bu beyefendinin Emevi Camiinde namaz kılma gibi bir hayali vardı. O hayal çoktan yıkıldı. Beyefendi Emevi Camiine gidemedi ama Suriyeliler tüm şehirlerimize doldu. Son olarak saray ve sarayın bekçisinin, ekonomik krizin üzerini örtmek için, bu seçim kampanyasını Suriye’de veya Irak’ta yapılacak askeri harekatlarla kurtarma üzerine kurguladıkları anlaşılıyordu. Seçim öncesinde davulla zurnayla ilan ettiği Fırat’ın doğusuna yönelik askeri harekata önce Trump taş koydu, şimdi de Soçi’de Rusya ve İran’la yapılan görüşmelerden bekledikleri sonucu alamadıkları anlaşılıyor.
Saray ve bekçisinin elleri böğürlerinde kaldı. Şimdi dönüp 2015 Kasım seçimlerine giderken uyguladıkları taktikleri uygulamaya çalışıyorlar. Ve burada o kadar ileriye gidiyorlar ki Mecliste bulunan muhalefet partilerini terör taşeronluğu yapmakla, çete oluşturmakla itham edebiliyorlar. On parmaklarında on kara her yere bulaştırıyorlar.

TERÖRE TAŞERONU ARIYORSA, SARAYDAKİ ALTIN VARAKLI KRİSTAL AYNALARA BAKSIN

Terör örgütleriyle her türlü al takke ver külah işine giren; gençliklerinde uluslararası terörün akıl hocalarının dizi dibine oturarak resim çektirenlerin, Oslo’da terör örgütleriyle gizli saklı pazarlık masası kuranların, yılarca ülkeyi beraber yönettiği, koalisyon ortaklığı yaptığı örgütün başına “ne istediniz de vermedim” diye zırıl zırıl ağlayanların, millete söven ihale çetelerine havuzlar kurdurup yandaş medya aldıranların, şimdi herkesi terörle iş birliği yapmakla, çete kurmakla suçlamasına bu millet artık kanmaz. Bu sadece “kişi başkalarını kendi gibi bilirmiş” sözünü millet nezdinde haklı çıkarır. Teröre taşeronluk yapanları arıyorlarsa saraylarındaki altın varaklı kristal aynalara bakacaklar.

MİLLET NE YAPTIĞINIZI AÇIK SEÇİK GÖRÜYOR

Millete zam, zulüm ve zarardan başka bir şey veremeyen, metal yorgunu, koltuk ittifakının tepesinde oturan kadroların tek hedefinin milleti kutuplaştırarak oy devşirmek olduğu artık ortaya çıkmıştır. Saray ve onun bekçisi kendi koltuklarının bekasını değil de Türkiye’nin istiklal ve istikbalini dert edinselerdi, önce yurtta kavgayı kutuplaşmayı körüklemek yerine milli birliği sağlarlardı. Milletimize istiklal ve istikbal sorunu var diyeceksiniz, sonra ortağınızla saraya oturacaksınız sarayın bekçisiyle birlikte şu belediye senin olsun bunu da ben alayım bu pazarlığın içine gireceksiniz. Bırakın bu işleri. Millet ne olup ne bittiğini, neler yaptığınızı açık seçik görüyor.

YÖNETEMİYORSANIZ MESELEYİ YÜCE MECLİS’E GETİRİN

Ebedi Genel Başkanımız Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere gösterdiği önemli bir adres var:
“Tüm milli meselelerin görüşülüp, tartışılacağı yegâne adres, geçmişte olduğu gibi gelecekte de Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir”.
Yönetemiyorsanız, eğer gerçekten bir istikbal ve istiklal sorunu olduğunu düşünüyorsanız, vatanın geleceğini tehlikede görüyorsanız o zaman meseleyi yüce Meclis’e ­getireceksiniz. Orada da hep beraber oturacağız ortak akılla bu işi çözmeye çalışacağız. Ama bunların kullandıkları dil, birleştirici değil ayrıştırıcı; Davranışları hasbi değil, hesabi. Nefreti, terör korkusunu körükleyip vatandaşa pahalılığı, işsizliği, ekonomik krizi unutturmaya uğraşıyorlar.

DERTLERİ TÜRKİYE DEĞİL KOLTUKLARI

Sonunda yeni kampanya başlattılar belediyelerimize mesnetsiz suçlamalar yöneltiyorlar. O da yetmiyor şimdi Belediye Başkanlarımızla ilgili özellikle Ankara’da duvarlara, köprü altlarına ipe sapa gelmez bir takım yazılar yazıyorlar. Bunlarla ilgili suç duyurusunda bulunduk. Yani bunların dertleri Türkiye değil, sıkı sıkıya yapıştıkları koltukları. Bunların söylediklerine aslında artık kargalar bile gülüyor, çocuklar bile inanmıyor. Ama ne yaparlarsa yapsınlar kaderden kaçış yok. Milletimizin, bu dediğim dedik çaldığım düdük diyen, milletten kopmuş, metal yorgunu kibirli siyaset anlayışından ilk önce belediyelerde kurtulmaya karar verdiğini sadece biz değil artık kendileri de ayan beyan görüyorlar.
“Dünle beraber düne ait ne varsa artık eskidi. Artık yeni bir söze, yeni bir anlayışa ihtiyaç var” diyor milletimiz.

21. YÜZYILIN YENİ NESİL BELEDİYECİLİĞİNİ TÜRKİYE’YE YAYACAĞIZ

31 Mart’ta bu yeni anlayışı, 21. Yüzyılın yeni nesil belediyeciliğini biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak başta İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya ve Bursa olmak üzere tüm Türkiye’ye yayacağız. Şehirleri imar ve rant alanı olarak gören eski tip belediyeciliği tarihin tozlu yaprakları arasına gömeceğiz. Şehirlerimizde öncelik insanlarımızın mutluluğu olacak, gülen yüzleri olacak. Beton ormanlarının yerini yemyeşil insanlarımızın nefes alabileceği gerçek ormanların alması olacak.

ONA TERÖRİST, BUNA ÇETE… YETER ARTIK

Biz artık şehirlerimizde ayrıştırıcı bir dil istemiyoruz yorulduk. Ona terörist, buna çete yeter artık. Biz yönettiğimiz şehirlerde sevginin, saygının dilini kullanacağız. Biz sadece tüketen değil, üreten şehirler istiyoruz. Biliyoruz ki kalkınma yerelden başlar. Yereli kalkındıracak, kent ekonomisini canlandıracak projeler uygulayacağız. Kendileri dahi metal yorgunu olduklarını itiraf etti. Belediyelerini 25 yılın sonunda nereye getirdiklerini, ülkeyi 17 yılın sonunda nereye getirdiklerini artık milletimiz biliyor, görüyor. Tükenmişlik sendromu yaşayan, metal yorgunu bu kadrolara da bir iyilik etme zamanı gelmiş gibi görünüyor. Bunları ilk olarak şehir yönetimlerinde dinlendireceğiz. Ben tekrar Mart’ın sonu bahar olacak diyorum.