Türkiye’de Gazetecilik: PEN Norveç’in Gözünden Hukuki ve Siyasi Bir Analiz

Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç'un açıklamalarına dayanarak, Türkiye'deki gazetecilerin hukuki durumlarına ve PEN Norveç'in raporuna derinlemesine bir bakış sunan, göz alıcı detaylarla dolu bir inceleme.

Türkiye’deki basın özgürlüğünün mevcut durumu, Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un kritik gözlemleri ve PEN Norveç’in dikkate değer raporunun merceği altında daha da netleşiyor. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü ve 18 gazetecinin özgürlükleriyle sonuçlanan bir davanın perde arkasına, bu makale ile birlikte, detaylı bir bakış atıyoruz.

PEN Norveç’in 728 sayfalık iddianame üzerine yaptığı analiz, Türkiye’de gazetecilik mesleğinin karşı karşıya kaldığı zorlukları ve adaletsizlikleri açığa çıkarıyor. Gazetecilerin dokuz ay boyunca iddianamesiz bir şekilde tutuklu kalışı, yabancı gözlemciler tarafından şaşkınlıkla karşılanırken, yerel uzmanlar için bu durum yeni bir realite değil.

‘Torba İddianame’ Eleştirisi

Soruşturmaların içeriğiyle ilgisiz ayrıntılar ve tekrarlarla dolu ‘torba iddianameler’ hazırlama uygulaması, PEN Norveç’in raporunda özellikle eleştiriliyor. Türkiye’de savcıların, her türlü bilgiyi ve sosyal medya gönderilerini dikkatsizce bir araya getirdikleri ve bu durumun iddianamelerin anlaşılırlığını zorlaştırdığı vurgulanıyor.

Özellikle dikkat çeken noktalardan biri, Kürt gazetecilere yönelik ‘örgüt üyesi’ varsayımının, iddianamelerde savcılar tarafından ayrımsız bir şekilde kullanılması. PEN Norveç bu durumdan şaşkınlığını gizleyemese de, Milletvekili Oluç, bu yaklaşımın yerel medya sektöründe sıradan olduğunu ve şaşkınlık yaratmaması gerektiğini belirtiyor.

Sistematik Yargısal Taciz

Raporun sonuçları, Kürt gazetecilere yönelik sistematik bir yargısal tacizin varlığını gözler önüne seriyor. Milletvekili Oluç ve PEN Norveç, bu durumun Türkiye’deki birçok kişi tarafından bilindiğini ancak uluslararası alanda da bu gerçeklerin giderek daha fazla fark edildiğini vurguluyorlar.

Bu makale, Türkiye’de gazetecilikle ilgili hukuki ve siyasi atmosferin, yerel ve uluslararası gözlemciler tarafından nasıl değerlendirildiğini gözler önüne seriyor. PEN Norveç’in raporu, Türkiye’deki gazetecilik pratiğinin ve adalet mekanizmasının iç yüzünü ortaya koyarken, Milletvekili Oluç’un perspektifi, bu sorunların yerel düzeyde nasıl algılandığına dair önemli bir içgörü sunuyor. Oluç konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu;

Soruşturma Sürecindeki Dikkat Çekici Gecikmeler

”Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma vardı, 8 Haziran 2022’de gözaltına alınarak tutuklanan ve 15’i on üç ay sonra tahliye edilen 18 gazeteci hakkında açılan davanın ikinci duruşması görülecek. Tabii ki biz gazeteciler hakkında açılmış olan bu davayı yakından izliyoruz, hem hukuki açıdan hem siyasi açıdan ama gördüğümüz kadarıyla sadece bizler yakından izlemiyoruz. PEN var biliyorsunuz; uluslararası bir örgüt yazarlarla ilgili ve son derece saygın bir örgüt, bütün dünyada kabul edilen bir örgüt.

O PEN Norveç bu gazeteciler hakkında hazırlanan 728 sayfalık iddianamenin incelendiği bir rapor hazırlamış ve çeşitli noktalara dikkat çekmiş raporunda. Bir tanesinde diyor ki: “Dokuz ay boyunca bir iddianame hazırlanmadı gazeteciler hakkında ve o şekilde cezaevinde tutuldular.” Tabii şaşırıyor PEN Norveç ama bizim açımızdan şaşırılacak bir konu değil; aylarca ve yılı geçen, bazen bir buçuk yılı bulan süreler boyunca iddianame olmaksızın insanların cezaevinde tutulduğu çok bilenen bir konu Türkiye’de.

Sonra devam ediyor, iddianamenin değerlendirmesi kısmında “Bu iddianamenin özetinin çıkarılması bayağı zor.” diyor. Gerekçesi de “Öncelikli olarak, bu zorluk, iddianamenin suçlama, şüpheli veya fiille ilgisi olmayan çok sayıda detay ve tekrar içermesinden kaynaklanıyor.” diyor. Tabii, PEN Norveç nereden bilsin, Türkiye’de savcıların yeni çalışma metodu torba iddianame hazırlamak; herhâlde Meclisten öğrendiler, torba yasa gibi torba iddianame hazırlıyorlar ve o iddianamenin içine ne bulurlarsa dolduruyorlar, boca ediyorlar resmen.

İşte, açık alanda yapılmış yayınlardan bir sürü şey alıyorlar, sosyal medyadan alıyorlar, meselenin kendisiyle ilgisi var mı yok mu hiç araştırmadan her şeyi boca ediyorlar ve böyle bir torba iddianame hazırlıyorlar. Tabii, PEN Norveç bilemez Türkiye’deki adalet mekanizmasının nasıl işlediğini, şaşırmışlar. Yetmiyor, “Soruşturma savcısının Kürt haber ajanslarına içerik üreten Kürt gazeteciler hakkında ayrımsız ‘Örgüt üyesidir.’ varsayımı dışında bir şüphe nedeni görülmüyor.” diyor iddianamede. Evet çünkü savcılar böyle bakıyorlar yani Kürt gazetecilere böyle yaklaşıyorlar, Kürt basın-yayın kurumlarına böyle yaklaşıyorlar; gazetecilere, gazetelere, dijital medya alanındaki çalışmalara, sosyal medya alanındaki çalışmalara, televizyonlara, radyolara hep böyle bakıyorlar. PEN Norveç şaşırmış; şaşıracak bir şey yok, biz şaşırmıyoruz, hep böyle oluyor.

Yine, raporda, “Bugün Türkiye’de Kürt basın-yayın organlarında çalışıp herhangi bir cezai işleme maruz kalmamış bir gazeteci olup olmadığına yönelik bir araştırma yapılsa Kürt basın emekçilerine yönelik sistematik bir yargısal taciz olduğu gerçeği ortaya çıkacaktır.” diyor PEN Norveç. Hakikaten çok doğru bir şeyi tespit etmiş, gerçek bu çünkü, gerçek hakikaten budur ve biz bu gerçekleri biliyoruz ama görüyoruz ki bizim dışımızda dünyada da bu gerçekler görülüyor yani PEN Norveç bu raporu bütün dünyaya ilettiği için çok farklı ülkelerde de bunun sonuçları görülüyor.” dedi.

Exit mobile version