Kentsel Dönüşüm mü Rantsal Dönüşüm mü?

Milletvekili Zeynep Oduncu, Türkiye'deki kentsel dönüşüm projelerini eleştiren sert açıklamalar yaptı. Peki, bu projeler halk için mi yoksa rant için mi? Oduncu'nun iddiaları neler? İşte detaylar.

Son yıllarda Türkiye’nin her köşesinde “kentsel dönüşüm” adı altında projeler hayata geçiriliyor. Ancak bu projelerin amacı, gerçekten kentleri dönüştürmek mi, yoksa başka bir şey mi? Batman Milletvekili Zeynep Oduncu bu konuda dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Oduncu’ya göre, kentsel dönüşüm, son yirmi yıldır siyasi iktidarın inşaat temelli ekonomik büyüme zihniyeti ve neoliberal piyasa ekonomisiyle yoğrulmuş durumda. Hükümetin, bu projeleri TOKİ’nin tekelleşmesi ve çeşitli kanun hükmünde kararnamelerle yürüttüğüne dikkat çekiyor.

Kentsel Dönüşüm ya da Rantsal Dönüşüm?

Oduncu, yapılan bu projelerin halkın ve şehirlerin kültürel, tarihi ve doğal değerlerini göz ardı ederek, rant odaklı olarak biçimlendirildiğini vurguluyor. Özellikle ormanlar, su havzaları ve derelerin, bu dönüşümün kurbanı olduğunu ifade ediyor.

Milletvekili Oduncu, yık-yap anlayışının ve rant eksenli düzenlemelerin yeni altyapı sorunları yarattığına işaret ediyor. Özellikle ulaşım sorunları bu yoğunluk artışlarından kaynaklanmaktadır. Deprem riski az olan bölgelerde bile, bu anlayış nedeniyle yıkım yapıldığına dikkat çekiyor.

Kentsel Dönüşüm Yasası ve İnşaat Sektörü

Kentsel Dönüşüm Yasası’nın, inşaat sektörü için yeni arsa üretiminin aracı haline getirildiğini belirtiyor Oduncu. Deprem tehlikesi ve mevcut yapı stokunun deprem güvenliğinin olmaması da, bu ekonomik düzeni sürdürebilmek için kullanılıyor.

Kıyı, Tarım ve Orman Alanlarına Ayrıcalıklı İmar Hakları

Oduncu’ya göre, imar aflarıyla kıyı alanları, tarım arazileri, meralar ve orman alanları üzerine inşa edilen kaçak ve mevzuata uygun olmayan yapılar yasallaştırılmış durumda. Bu yapılar, her biri bir kent ve çevre suçu niteliğindedir.

Kentsel dönüşüm son yirmi yıldır ülkemizde siyasi iktidarın inşaat temelli ekonomik büyüme zihniyeti çerçevesinde neoliberal piyasa ekonomisiyle yoğrulmuştur. Kentsel dönüşüm adı altında yapılan uygulamalar geniş halk kesimlerini, kentin tarihî, kültürel ve doğal değerlerini hiçe sayarak pervasızca biçimlendirilmiştir. En çok da ormanlar, su havzaları, dereler gibi ortak doğal kullanım alanları bu dönüşümün kurbanı olmuştur.
Siyasal iktidar kentsel dönüşümün uygulayıcısı olarak kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, özel imar izinleri, emsal artışları Toplu Konut İdaresinin (TOKİ) tekelleşmesi, çevresel etki değerlendirmesi muafiyetleri gibi bir dizi yasa, kanun ve yönetmelik aracılığıyla yapılan projelerle kentsel dönüşüm olgusunu kavramsal olarak, halk gözünde “rantsal dönüşüm” olarak çevirmiştir. Kentsel dönüşüm, bütünlüklü bir planlamanın sonucu olmaktan giderek uzaklaşmakta, yeni bir imar faaliyetine dönüşmektedir.
Oysa konu, parçalı bir anlayışla değil, kent bütünlüğü çerçevesinde ele alınmalıdır. Bölgenin risk öncelikleri kategorize edilerek hazırlanmış master planları çerçevesinde uygulanmalıdır. “Yık-yap” anlayışının ve rant eksenli düzenlemelerin ortaya çıkardığı yoğunluk artışları, ulaşım başta olmak üzere yeni altyapı sorunları yaratmaktadır. Güçlendirilerek korunacak yapılar dahi “yık-yap” anlayışı nedeniyle yıkılmaktadır. Deprem riski az olan bölgelerde, deprem korkusu üzerinden yeni yapılaşma alanları açılmak istenmektedir.
Bu bağlamda riskli alan ilanları bilimsel araştırmalar temelinde belirlenmemekte, yeşil alanlar, sosyal dokular, yoğunluğu az olan yerleşimler acımasızca yok edilmektedir. Kentsel Dönüşüm Yasası, kamuya ait arazilerin ve boş alanların tüketilmesiyle birlikte, siyasal kurumunu finanse eden özelliğe sahip inşaat sektörü için yeni arsa üretiminin aracı hâline getirilmiştir. Bu kapsamda deprem tehlikesi, mevcut yapı stokunun deprem güvenliğinin olmaması da inşaat sektörüne dayalı ekonomik düzeni sürdürebilmek için kullanılmıştır.
Riskli alanların belirlenmesi ve yapı stokuna yönelik yıkım kararlarına bir meşruiyet alanı sağlamak için kentsel dönüşüme “deprem odaklı kentsel dönüşüm” diyerek yeni bir algı yaratılmıştır. Ayrıca, kentsel dönüşüm ve kentsel yenileme çalışmaları, bir ihtiyaç nedeniyle değil, daha çok gayrimenkul piyasasının talepleri doğrultusunda gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.
Siyasal iktidar tarafından şimdiye dek çıkarılan imar aflarıyla kıyı alanları, tarım arazileri, meralar, orman alanları, dere yatakları, içme suyu havzaları ile tarihî, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilen kaçak ve mevzuata uygun olmayan bina ve tesislere ayrıcalıklı imar hakları verilerek her biri bir kent ve çevre suçu niteliğinde olan yapılar yasallaştırılmıştır.

 

Exit mobile version