Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş Taş: Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk Milletinin Geleceğinin Sigortasıdır

Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş Taş, Gazze'de yaşanan sivil katliamından Türk Silahlı Kuvvetleri'nin önemine, Türk devlet politikalarına kadar pek çok konuda önemli açıklamalarda bulundu.

Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş Taş, “Gazze’de bugün yaşanan sivil katliamı maalesef tarih boyunca devletsiz kalmış milletlerin kaderi olmuştur,” diyerek başladığı konuşmasında, İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudiler, Bosnalı Müslümanlar ve Doğu Türkistan’da Doğu Türkistanlı Türklerin yaşadığı zorlukları hatırlattı. Türkeş Taş, “Bulunduğumuz coğrafyanın tarih boyunca bize öğrettiği tartışılmaz bir gerçek var ise, bu bölgede güçlü bir orduya sahip olunmadan yaşanamayacağıdır,” dedi.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Önemi

“Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk milletinin ve Türk devletinin geleceğinin sigortasıdır,” diyen Türkeş Taş, bu kuvvetlerin yıpranmamasının ve güncel tehditlere karşı adapte olabilmesinin önemini vurguladı. Türkeş Taş, Türkiye’nin yerlilik oranı yüksek silah envanteri ve dünya çapında yaptığı başarılı askeri harekatlarla önemli bir konumda olduğuna dikkat çekti.

Siyaset ve Ordumuz

Türkeş Taş, ordunun yalnızca askeri bir güç olmadığını, aynı zamanda siyasi bir varlık olduğunu ve bu nedenle siyasi liderlerin ordunun gereksinimlerini anlaması gerektiğini belirtti. “Büyük güce sahip olmak beraberinde büyük sorumlulukları da getirir,” diyen Türkeş Taş, ordunun hesapsız maceralar için bir araç olmadığını, aksine Türk toplumunun şan ve şerefini korumak için var olduğunu ifade etti.

Cumhuriyetin 100. Yılı ve Gözden Kaçan Detaylar

Türkeş Taş, konuşmasını cumhuriyetimizin 100’üncü yıl dönümüne değinerek tamamladı. “Devletimizin bu özel yılı ölümsüzleştirecek hiçbir etki ve ses getirecek organizasyon yapmaması, hatta hatırasına anıtlar dikmemesi dikkat çekicidir,” dedi. Konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu;

Gazze’de bugün yaşanan sivil katliamı maalesef tarih boyunca devletsiz kalmış milletlerin kaderi olmuştur; İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudiler, Bosnalı Müslümanlar, Doğu Türkistan’da Doğu Türkistanlı Türkler ve maalesef bugün de Filistinli Müslümanlar. Aslına bakarsanız Filistin’i bugün de 100’den fazla devlet, devlet olarak tanımakta ise de Filistin halkını bugün devletsiz olarak görmemizin sebebi bu iddialarını sürdürecek bir silahlı kuvvetlerinin olmamasıdır.

Bulunduğumuz coğrafyanın tarih boyunca bize öğrettiği tartışılmaz bir gerçek var ise bu, imparatorluklar çukuru olan bu bölgede güçlü bir orduya sahip olunmadan yaşanamayacağı gerçeğidir. 2 bin yaşını doldurmuş Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk milletinin ve Türk devletinin geleceğinin sigortasıdır; onun yıpranması, zayıflaması, yeni bölgesel ve küresel tehditlere karşı adapte olamaması hem Türk milleti için hem de müttefiki olduğumuz ülkeler ve hakları için varoluşsal bir tehdittir.

Bu gerçek gerek iktidar gerek muhalefet gerekse gelmiş geçmiş tüm yönetimler tarafından her zaman bilinmiş ve Silahlı Kuvvetlerin ihtiyaçları her zaman öncelik arz etmiştir. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra başlayan ve 1990’larda ivmelenen silahlı kuvvetlerini millîleştirme ve modernize etme çalışmalarının bir parçası olarak hükûmetler birçok ülkeyle bu kapsamda çeşitli anlaşmalar imzalamıştır. Bugün geldiğimiz noktada yerlilik oranı yaklaşık yüzde 75’lerin üzerinde silah envanteriyle Türk Silahlı Kuvvetleri dünyanın ilk 10 ordusu arasındadır ve böyle de kalmak zorundadır.

Ordumuz, insansız hava harekâtları gibi belli alanlarda dünyanın en iyi ordusudur. Başarısı, kağıttan kaplan gibi görünen ordularla kıyaslanmayacak derecede Suriye’de, Libya’da, Azerbaycan ordusu yoluyla Karabağ’da kazandığı zaferleriyle kanıtlanmıştır. Bugün Batı ülkelerinin harp akademilerinde de subaylarımızın bu alanda geliştirdiği doktrinleri çalışılmaktadır. Böyle kalması için biz siyasetçilere düşen görev de ona aklıselimle siyasetüstü günlük politikalardan ve polemiklerden aranmış bir şekilde rasyonel politikalarıyla yaklaşmaktadır.

Başta Başbuğ Türkeş olmak üzere, milliyetçileri 12 Eylül zindanlarında bile bu yaklaşımlarını bozmadılar, biz de böyle devam edeceğiz. Büyük güce sahip olmak beraberinde büyük sorumlulukları da getirir. Türk Silahlı Kuvvetleri hesapsız maceraların bir aparatı değildir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün deyimiyle, onun vazifesi, Türk vatanını ve Türk toplumunun şan ve şerefini iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibarettir. Sözlerime son vermeden önce cumhuriyetimizin 100’üncü yıl dönümünü idrak ettiğimiz şu günlerde, devletimizin bu yılı ölümsüzleştirecek hiçbir etki ve ses getirecek organizasyon yapmaması, hatta hatırasına anıtlar dikmemesi de dikkat çekicidir.

Exit mobile version