Erdoğan’ın 2023 Hedefleri Hayal Oldu: Türkiye Ekonomisi Nerede?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2011 yılında başbakanlığı döneminde Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi olacağına dair iddialı hedefler koymuştu. Bu hedefler arasında tek haneli enflasyon, 25 bin dolar kişi başına milli gelir, 500 milyar dolar ihracat ve %5 işsizlik oranı vardı. Ancak 2023 yılına yaklaştığımız şu günlerde, bu hedeflerin hiçbiri gerçekleşmediği gibi, Türkiye ekonomisi ciddi bir gerileme yaşadı.

Enflasyon Rekor Kırıyor

Erdoğan’ın en büyük vaadi, enflasyonun 2023 yılında %5 seviyesine ineceği ve kalıcı olarak tek haneli rakamlarda kalacağıydı. Ancak son açıklanan verilere göre, Türkiye’de enflasyon Ağustos ayında %58,7’e yükseldi ve son 20 yılın en yüksek seviyesine çıktı. Yıl sonu için Merkez Bankası’nın hedefi ise %61,1. Bu da enflasyonun Erdoğan’ın vaat ettiği seviyenin neredeyse 13 katına çıkacağı anlamına geliyor.

Enflasyonun bu kadar yüksek olmasının nedeni ise Erdoğan’ın faiz politikası. Erdoğan, faizin enflasyonun sebebi olduğunu savunuyor ve Merkez Bankası’nın faizleri düşürmesini istiyor. Ancak ekonomistler, faizin enflasyonun sonucu olduğunu ve faizleri düşürmenin enflasyonu daha da artıracağını söylüyor. Bu nedenle, Merkez Bankası ile Erdoğan arasında sürekli bir çekişme yaşanıyor ve Merkez Bankası’nın bağımsızlığı tartışma konusu oluyor.

İşsizlik Artıyor

Erdoğan’ın bir diğer vaadi de işsizlik oranının 2023 yılında %5’e düşmesiydi. Ancak son açıklanan verilere göre, Türkiye’de işsizlik oranı Haziran ayında %10,6 oldu. Bu oran, pandemi öncesi seviyenin de üzerinde. Ayrıca işgücüne katılım oranı da %51,8 ile tarihinin en düşük seviyesinde. Bu da iş aramaktan vazgeçen milyonlarca insan olduğunu gösteriyor.

İşsizliğin bu kadar yüksek olmasının nedeni ise ekonomideki daralma ve yatırım eksikliği. Türkiye ekonomisi, 2018 yılında yaşanan döviz krizi ve 2020 yılında yaşanan pandemi nedeniyle büyük bir şok yaşadı. Ekonomi, 2018 yılında %2,8, 2019 yılında %0,9 ve 2020 yılında %1,8 daraldı. Bu da Türkiye’nin son 40 yılda yaşadığı en büyük ekonomik küçülmeyi oluşturdu. Ekonomideki bu daralma, işsizliği artırdı ve iş olanaklarını azalttı.

Ayrıca Türkiye’de yatırım ortamı da bozuldu. Yabancı yatırımcılar, Türkiye’nin siyasi istikrarsızlığı, hukukun üstünlüğünün zayıflığı, kurumsal kalitenin düşüklüğü ve ekonomik politikaların öngörülemezliği nedeniyle Türkiye’ye güven duymuyor. Yerli yatırımcılar da aynı sorunlar nedeniyle yatırım yapmaktan kaçınıyor. Bu da Türkiye’nin üretim kapasitesini ve rekabet gücünü zayıflatıyor.

Milli Gelir Düşüyor

Erdoğan’ın en iddialı vaadi ise kişi başına düşen milli gelirin 2023 yılında 25 bin dolar olmasıydı. Ancak son açıklanan verilere göre, Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir 2020 yılında 8.599 dolar oldu. Bu rakam, 2013 yılındaki seviyenin de altında. Ayrıca dolar kurundaki artış nedeniyle bu rakamın TL karşılığı da sürekli eriyor. Örneğin en düşük memur maaşı olan 21.000 TL alan bir memurun yıllık kişi başına geliri 9.000 dolar, asgari ücret kazanan birisinin eline geçen yıllık tutarın dolar karşılığı ise 11.402 dolar. Bu da hem çalışanların hem de emeklilerin ciddi şekilde yoksullaştığını gösteriyor.

Milli gelirin bu kadar düşük olmasının nedeni ise ekonomideki büyüme performansının zayıflığı ve gelir dağılımındaki adaletsizlik. Türkiye ekonomisi, son 10 yılda ortalama olarak %3,4 büyüdü. Bu oran, Türkiye’nin potansiyelinin çok altında ve gelişmekte olan ülkeler ortalamasının da gerisinde. Ayrıca Türkiye’de gelir dağılımı da çok bozuk. Gini katsayısı olarak ölçülen gelir eşitsizliği endeksi, Türkiye’de %41,2 ile OECD ülkeleri arasında en yüksek seviyede. Bu da toplumun büyük bir bölümünün yoksulluk sınırının altında yaşadığını ve zengin ile fakir arasındaki uçurumun giderek büyüdüğünü gösteriyor.

İhracat Artmıyor

Erdoğan’ın son vaadi ise ihracatın 2023 yılında 500 milyar dolar olmasıydı. Ancak son açıklanan verilere göre, Türkiye’nin ihracatı 2020 yılında 169,5 milyar dolar oldu. Bu rakam, 2014 yılındaki seviyenin de altında. Ayrıca ihracatın ithalata oranı da %64,1 ile çok düşük. Bu da Türkiye’nin dış ticaret açığı verdiği ve cari açığın arttığı anlamına geliyor.

İhracatın bu kadar düşük olmasının nedeni ise Türkiye’nin üretim yapısının ve rekabet gücünün zayıflığı. Türkiye’nin ihracatı, büyük ölçüde düşük katma değerli ve emek yoğun ürünlere dayanıyor. Bu ürünler, küresel pazarlarda rekabet edebilmek için fiyat avantajına ihtiyaç duyuyor. Ancak Türkiye’nin maliyetleri, enflasyon, kur ve faiz nedeniyle sürekli artıyor. Bu da Türkiye’nin fiyat rekabetini kaybetmesine ve ihracat pazarlarını daralmasına yol açıyor.

Ayrıca Türkiye’nin ihracat yaptığı ülkeler de çeşitlilik göstermiyor. Türkiye’nin en büyük ihracat pazarları Avrupa Birliği (AB) ülkeleri. Ancak AB ile ilişkilerin bozulması, vize serbestisi ve gümrük birliği güncellemesi gibi konularda ilerleme sağlanamaması, Türkiye’nin AB pazarından pay almasını zorlaştırıyor. Diğer taraftan, Türkiye’nin alternatif pazarlar bulmakta da zorlandığı görülüyor. Özellikle Ortadoğu, Afrika ve Asya gibi bölgelerde siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar, ticaret engelleri ve güvenlik sorunları nedeniyle Türkiye’nin ihracat potansiyeli sınırlı kalıyor.

Sonuç

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2023 yılı için koyduğu ekonomik hedeflerin hiçbiri tutmadı. Enflasyon, işsizlik, milli gelir ve ihracat rakamları hayal kırıklığı yarattı. Türkiye, dünyanın en büyük 10 ekonomisi olma hayalinden uzaklaştı. Erdoğan ise partisinin kuruluşunun 22. yılında yeni vaatlerde bulundu. Hayat pahalılığıyla mücadele edeceğini ve ekonomiyi canlandıracağını söyledi. Ancak bu sözlerin ne kadar inandırıcı olduğu tartışmalı.

Exit mobile version