Ekonomi

Erdoğan’dan Pahalılık İtirafı: Küresel Krizler Nedeniyle Hayat Pahalılığı Var Ama Çözeceğiz

Türkiye’de son dönemde yaşanan ekonomik sıkıntılar, iktidar ve muhalefet arasında farklı yorumlara neden oluyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti’nin 22 yılında ekonomiye değindi ve bir kez daha küresel krizler nedeniyle hayat pahalılığı olduğunu kabul etti. Ancak, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Türkiye’nin yüksek gelirli ülkeler arasına girmek üzere olduğunu savundu. Muhalefet ise emeklilerin ve asgari ücretlilerin Afrika ülkeleri liginde olduğunu belirtti.

Küresel Krizler Ülkemize Etkilerinden Kaynaklanan Hayat Pahalılığının Farkındayız

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti’nin 22 yılını değerlendirdiği konuşmasında, ekonomik konulara da değindi. Erdoğan, “Küresel krizlerin ülkemize etkilerinden kaynaklanan hayat pahalılığının son dönemde milletimizi bunalttığının farkındayız” dedi.

Erdoğan, Türkiye’nin ilk defa böyle bir imtihandan geçmediğini, daha önce de küresel krizlerle mücadele ettiklerini söyledi. Erdoğan, “Bence Türk milletinin en büyük imtihanı bu AK Parti iktidarıdır” diye konuştu.

Erdoğan, çalışanından emeklisine refah kaybı yaşayan her insanın hayat seviyesini eskisinin de üzerine çıkarmak için çalıştıklarını belirtti. Erdoğan, “Daha rahatlatacak hani bir rakam artışını göreceğiz ama bu parayı da bu sefer memurlardan çıkarmaya çalışacaklar” dedi.

Türkiye Yüksek Gelirli Ülkeler Arasına Girmek Üzere

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise, Türkiye’nin ekonomik durumunu çok daha iyimser bir şekilde değerlendirdi. Yılmaz, Türkiye’nin kişi başına geliri 12 bin 736 doları geçen yüksek gelirli ülkeler arasına girmek üzere olduğunu iddia etti.

Yılmaz, “Orta gelir liginden çıkardık bir defa bize 15-20 yıl önceki hikayeyi anlatmasın Cevdet Yılmaz. Türkiye 1997 yılında üst orta gelir grubuna zaten çıktı. Kurallarına göre uzun yıllardır üst orta gelir grubunda görünüyor” dedi.

Yılmaz, Türkiye’nin yüksek gelirli ülke olması için sadece gelirin değil, eğitim, sağlık, adalet, demokrasi gibi alanlarda da gelişmesi gerektiğini söyledi. Yılmaz, “Türkiye’nin yüksek gelirli ülke olması için sadece gelirin değil, eğitim, sağlık, adalet, demokrasi gibi alanlarda da gelişmesi gerektiğini söyledi. Bu alanlarda da reformlar yaparak Türkiye’yi yüksek gelirli ülkeler arasına taşıyacağız” diye konuştu.

Emekli Yok, İktidara Yakın Şirketler Var

Muhalefet ise, iktidarın ekonomik durumu gerçekçi bir şekilde yansıtmadığını öne sürdü. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, emeklilerin ve asgari ücretlilerin Afrika ülkeleri liginde olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, “Yüksek emekliler 7 bin 500 lira maaşla artık Kongo bana hongros düzeyinde bir yaşamla bırakılmış vaziyette. İktidara göre vatandaşın alım gücü giderek yükseliyor ve Türkiye yüksek gelirli ülkeler arasına girmek üzere. Muhalefete göre ise 7 bin 500 lira ile geçinmeye çalışan milyonlarca emekli Afrika ülkeleri liginde. Ama birileri çok zenginleşti” dedi.

Kılıçdaroğlu, iktidara yakın şirketlerin döviz üzerinden sözleşmelerle devletten çok büyük ihaleler aldığını ve çok yüksek miktarlarda kredi kullandığını belirtti. Kılıçdaroğlu, “Korumalı mevduat 5’li olarak tarif ettiğimiz yani iktidara çok yakın olan özellikle dolar üzerinden sözleşmelerle devletten çok büyük ihaleler alan çok yüksek miktarlarda kredi alan firmalar bunlar zenginleştiği için millet fakirleşti” diye konuştu.

Türkiye’nin Ekonomik Durumu Ne?

Türkiye’nin ekonomik durumu, iktidar ve muhalefet arasında farklı açılardan ele alınıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayat pahalılığını kabul ediyor ama küresel krizleri suçluyor. Yardımcısı Yılmaz ise Türkiye’nin yüksek gelirli ülkeler arasına girmek üzere olduğunu iddia ediyor. Muhalefet ise emeklilerin ve asgari ücretlilerin Afrika ülkeleri liginde olduğunu söylüyor.

Peki gerçek durum ne? Dünya Bankası’na göre kişi başına düşen gelir 12 bin 736 dolar üzerinde ise o ülke yüksek gelirli grubuna giriyor. Türkiye’nin kişi başına düşen geliri ise 2020 yılında 8 bin 599 dolardı. Bu da Türkiye’yi üst orta gelirli grup içinde yer aldığını gösteriyor.

Ancak bu hesaplama herkes için geçerli değil. Örneğin en düşük emekli maaşı 7 bin 500 lira bugünün kuruyla yıllık 3 bin 324 dolar yapıyor. Yani emekliler Dünya Bankası’na göre alt orta gelirli liginde. Asgari ücret ise 3 bin 500 lira bugünün kuruyla yıllık 1 bin 953 dolar ediyor.

Bu da asgari ücretlileri düşük gelirli liginde yer almasına neden oluyor. Yani Türkiye’de gelir dağılımı adaletsizliği çok yüksek. En tepedeki %20 gelirinin yaklaşık yarısını alırken, kalan %80 neredeyse 6 orta gelir grubuna düşmüş oluyor.

Türkiye’nin ekonomik durumu, iktidar ve muhalefet arasında farklı açılardan ele alınıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayat pahalılığını kabul ediyor ama küresel krizleri suçluyor. Yardımcısı Yılmaz ise Türkiye’nin yüksek gelirli ülkeler arasına girmek üzere olduğunu iddia ediyor. Muhalefet ise emeklilerin ve asgari ücretlilerin Afrika ülkeleri liginde olduğunu söylüyor.

Peki gerçek durum ne? Türkiye’nin ekonomik durumunu objektif bir şekilde değerlendirmek için, sadece kişi başına düşen gelire bakmak yeterli değil. Aynı zamanda enflasyon, işsizlik, cari açık, borç, yatırım, üretim, tüketim gibi göstergelere de bakmak gerekiyor.

Enflasyon Rekor Kırıyor

Türkiye’de enflasyon, son yıllarda rekor seviyelere ulaştı. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de tüketici fiyat endeksi (TÜFE) Mart 2023’te bir önceki aya göre %2,08, bir önceki yılın aynı ayına göre %32,17 arttı. Bu, 2003 yılından bu yana en yüksek yıllık enflasyon oranı oldu.

Enflasyonun yükselmesi, vatandaşın alım gücünü düşürüyor. Özellikle gıda, konut, ulaşım, sağlık gibi temel harcama kalemlerinde fiyat artışları yaşanıyor. Örneğin, Mart 2023’te gıda ve alkolsüz içecekler grubunda fiyatlar bir önceki aya göre %1,77, bir önceki yılın aynı ayına göre %38,13 arttı.

Enflasyonun yükselmesinin nedenleri arasında döviz kuru artışı, talep baskısı, maliyet artışları, para politikası gevşekliği ve beklenti bozulması sayılabilir. Enflasyonun kontrol altına alınması için para politikasının sıkılaştırılması, mali disiplinin sağlanması, yapısal reformların yapılması ve güvenin artırılması gerekiyor.

İşsizlik Artıyor

Türkiye’de işsizlik de son dönemde artış gösterdi. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de işsizlik oranı Ocak 2023’te bir önceki aya göre 0,4 puan artarak %13,4 oldu. Bu oran, geniş tanımlı işsizlik olarak adlandırılan ve çalışmaya hazır olup iş aramayanları da kapsayan orana göre daha düşük. Geniş tanımlı işsizlik oranı ise Ocak 2023’te %26 oldu.

İşsizlik oranının artmasının nedenleri arasında pandeminin olumsuz etkisi, ekonomik büyümenin yavaşlaması, istihdamın azalması ve işgücüne katılımın artması sayılabilir. İşsizliğin azaltılması için ekonomik büyümenin hızlandırılması, istihdamın artırılması, eğitim ve mesleki becerilerin geliştirilmesi ve işgücü piyasasının esnekleştirilmesi gerekiyor.

Cari Açık Sorunu

Türkiye’de cari açık da son dönemde yükselişe geçti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, Türkiye’nin cari işlemler hesabı Şubat 2023’te 4,8 milyar dolar açık verdi. Bu, Şubat 2022’ye göre 2,4 milyar dolarlık bir artış anlamına geliyor. 12 aylık kümülatif cari işlemler açığı ise Şubat 2023’te 48,7 milyar dolara yükseldi.

Cari açığın artmasının nedenleri arasında dış ticaret açığının yükselmesi, turizm gelirlerinin azalması, enerji ithalatının artması ve sermaye çıkışlarının hızlanması sayılabilir. Cari açığın finanse edilmesi için yabancı sermaye girişlerine ihtiyaç duyuluyor. Ancak, küresel risk iştahının azalması, Türkiye’ye yönelik algının bozulması ve faiz oranlarının düşük olması nedeniyle yabancı sermaye girişleri yetersiz kalıyor.

Cari açığın azaltılması için dış ticaret dengesinin iyileştirilmesi, turizm gelirlerinin artırılması, enerji verimliliğinin sağlanması ve yapısal reformların yapılması gerekiyor.

Borç Yükü Artıyor

Türkiye’de borç yükü de son dönemde arttı. TCMB verilerine göre, Türkiye’nin toplam borç stoku Mart 2023’te bir önceki aya göre %1,9 artarak 1 trilyon 386 milyar dolara yükseldi. Bu rakamın %59’u kamu borcu, %41’i özel sektör borcu olarak dağılıyor.

Borç stokunun artmasının nedenleri arasında bütçe açığının yükselmesi, kamu bankalarının kredi genişlemesi, özel sektörün döviz kuru riski ve faiz oranlarındaki değişimler sayılabilir. Borç stokunun yönetilmesi için bütçe disiplininin sağlanması, kamu bankalarının sermaye yapısının güçlendirilmesi, özel sektörün borçlanma maliyetlerinin düşürülmesi ve borç yapılandırma imkanlarının artırılması gerekiyor.

Yatırım Azalıyor

Türkiye’de yatırım da son dönemde azalış gösterdi. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de sabit sermaye oluşumu 2022 yılında bir önceki yıla göre %5,6 azaldı. Bu oran, 2019 yılında %12,6, 2018 yılında %22,8 azalmıştı.

Yatırımın azalmasının nedenleri arasında ekonomik belirsizlik, güven eksikliği, finansman sıkıntısı ve kurumsal sorunlar sayılabilir. Yatırımın artırılması için ekonomik istikrarın sağlanması, güvenin artırılması, finansman imkanlarının genişletilmesi ve kurumsal reformların yapılması gerekiyor.

Üretim Yavaşlıyor

Türkiye’de üretim de son dönemde yavaşladı. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de sanayi üretimi endeksi Şubat 2023’te bir önceki aya göre %0,1 azaldı. Bu oran, Ocak 2023’te %1,3 artmıştı.

Üretimin yavaşlamasının nedenleri arasında pandeminin etkisi, talep daralması, maliyet baskısı ve arz zinciri sorunları sayılabilir. Üretimin hızlandırılması için pandeminin kontrol altına alınması, talebin canlandırılması, maliyet baskısının azaltılması ve arz zinciri sorunlarının çözülmesi gerekiyor.

Tüketim Düşüyor

Türkiye’de tüketim de son dönemde düşüş gösterdi. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de özel tüketim harcamaları 2022 yılında bir önceki yıla göre %3,9 azaldı. Bu oran, 2019 yılında %0,8, 2018 yılında %1,6 azalmıştı.

Tüketimin düşmesinin nedenleri arasında gelir kaybı, enflasyon, işsizlik, tasarruf eğilimi ve kredi daralması sayılabilir. Tüketimin artırılması için gelirin artırılması, enflasyonun düşürülmesi, işsizliğin azaltılması, tüketici güveninin yükseltilmesi ve kredi imkanlarının genişletilmesi gerekiyor.

Sonuç

Türkiye’nin ekonomik durumu, iktidar ve muhalefet arasında farklı açılardan ele alınıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayat pahalılığını kabul ediyor ama küresel krizleri suçluyor. Yardımcısı Yılmaz ise Türkiye’nin yüksek gelirli ülkeler arasına girmek üzere olduğunu iddia ediyor. Muhalefet ise emeklilerin ve asgari ücretlilerin Afrika ülkeleri liginde olduğunu söylüyor.

Peki gerçek durum ne? Türkiye’nin ekonomik durumunu objektif bir şekilde değerlendirmek için, sadece kişi başına düşen gelire bakmak yeterli değil. Aynı zamanda enflasyon, işsizlik, cari açık, borç, yatırım, üretim, tüketim gibi göstergelere de bakmak gerekiyor.

Bu göstergeler ışığında, Türkiye’nin ekonomik durumunun pek de parlak olmadığı görülüyor. Türkiye’nin ekonomik sorunlarını çözmek için acil ve kapsamlı bir eylem planına ihtiyacı var. Bu eylem planının hem kısa vadede hem de uzun vadede uygulanabilir ve sürdürülebilir olması gerekiyor.