Kamu Personelleri

Kamu Personeli Maaş Rejiminde Eşit İşe Eşit Ücret Çıkmazı-2

Değerli okuyucularımız,

İlkini geçtiğimiz günlerde burada verdiğimiz Kamu Personeli Maaş Rejiminde Eşit İşe Eşit Ücret Çıkmazı yazı dizisine 2. si ile devam ediyoruz. 

“Eşitlik” kavramından ne anlamalıyız? Mevzuat ve Anayasa Mahkemesi kararları ışığında eşitlik ilkesi ve 666 sayılı KHK’ya dair “eşitlik” 

Kamu personelinin mali haklarına ilişkin olarak 666 sayılı KHK ile getirilen düzenlemeler çerçevesinde ortaya çıkardığımız tabloda sorunun çözümü, kuşkusuz “eşitlik” kavramından hukuken ne anlamamız gerektiğine ve bu ilkenin içini nasıl dolduracağımıza doğrudan bağlıdır.

Tabiidir ki eşitlik ilkesi, doğrudan Anayasamız ile düzenleme altına alınan temel bir ilkedir. Anayasamızın henüz “Başlangıç” bölümünde “… Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu …” ifade edildikten sonra; “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10. Madde ile herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu vurgulanmıştır.

Anayasa Mahkemesi’nin kanun önünde eşitlik ilkesine yaklaşımına baktığımızda, konuyu “mutlak” veya “şekli” bir eşitlik anlayışına hapsetmediğini görüyoruz. Yüksek Mahkeme’nin birçok kararında sıklıkla vurguladığı üzere, eşitlik ilkesi ile amaçlanan eylemli eşitlik değil, hukuken eşitliktir. Bu çerçevede çok yeni bir kararında Yüksek Mahkeme şu ifadelere yer vermiştir:

“… Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumların aynı, ayrı hukuksal durumların farklı kurallara bağlı tutulması tek başına Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesini zedelemez. …” (AYM’nin 13/01/2016 tarihli ve 2015/52 E. 2016/1 K.)

Dolayısıyla hukuken eşitlik, günlük hayatta kullanıldığı anlamıyla eşitlikten farklılaşan bir içeriğe sahiptir. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına paralel biçimde doktrinde de benzer yaklaşımların hakim olduğu söylenebilir.

Yine Anayasa Mahkemesi kararlarından süzülen bir diğer nokta, yaratılan eşitsizliğin haklı nedene dayanması ve kamu yararı gerekçeleridir. Eşitliğe aykırı olduğu ileri sürülen kural, haklı bir nedene dayanıyorsa veya bir kamu yararı güdüsüyle getirilmişse kanun önünde eşitlik ilkesi zedelenmemiş olacaktır.

“Aynı ve ayrı hukuksal durumlardan” ne anlaşılacağı, “haklı nedenin veya kamu yararının” ne olduğu gibi soruların cevabında, işin doğası gereği sübjektif bir değerlendirmenin yatacağı kuşkusuzdur. Eşit işe eşit ücret sloganıyla çıkılan yolda 666 sayılı KHK ile yapılan düzenlemelere baktığımızda, konunun hukuka uygun bir zemine oturtulup oturtulmadığını bazı sorulara verilecek cevaplar belirleyecek..

X Bakanlığındaki uzman ile Y Bakanlığındaki uzman “aynı” mı yoksa “ayrı” bir hukuksal durumda mıdır? Ya da aynı sınavlardan geçen, aynı kurumda çalışan, aynı işi yapan kimseler arasında yaratılan ücret eşitsizliğinin “bir haklı nedene veya kamu yararına” dayandığını söyleyebilecek miyiz?

Aynı veya benzer kadroda bulunan ancak farklı kurumlarda çalışan kamu personelinin hukuksal durum ve konumunun “aynı” olduğunu söylemek kanaatimizce hukuken mümkün değildir. Nitekim devletin farklı sınav süreçlerinden geçirerek farklı kurumlarda istihdam ettiği ve dolayısıyla farklı işler yapan personelin, salt mevzuat anlamında ihdas edilen aynı kadro altında bulunması, hukuksal durumların aynı olduğuna delalet etmemelidir.  Bununla birlikte; farklı kurumlarda çalışan bu personel arasındaki maaş farklılıklarının çalışma barışına zarar verdiği ve daha düşük maaş alan personelde başka kurumlara geçiş yapmak isteği doğurduğundan kamu personel rejimini olumsuz etkilediği, söylenegelen hususların başında gelmektedir. Dolayısıyla bu yönüyle bakıldığında eşit işe eşit ücret hedefiyle getirilen düzenlemelerde bir haklı neden ya da kamu yararının varlığı ileri sürülebilir niteliktedir. 

Öte yandan konunun diğer boyutunda, yani aynı kurumda ve aynı statüde çalışan personel arasında 2012 öncesi ve sonrası istihdam edilenler arasında meydana gelen maaş farklılıkları açısından ise yine aynı ölçütlere bakmamız gerekmekte. Aynı kurumda ve aynı kadroda çalışan personelin “hukuksal durumlarının” bu sefer “aynı olduğu” noktasında duraksamaya yer olmamakla birlikte, burada da yapılacak tartışma haklı neden veya kamu yararı gerekçelerinde toplanmaktadır. Yürürlüğe girdiği tarihte halihazırda ilgili kadro ve unvanda görevde bulunan personelin kazanılmış hakkına dokunmayan; buna karşın 15.01.2012 tarihi itibariyle göreve başlayan aynı nitelikteki personel açısından mali hak kaybı sonucunu doğuran 666 sayılı KHK hükümleri, bir haklı neden veya kamu yararı çerçevesinde açıklanabilir mi? 

Yüksek Mahkeme’nin birden çok kez önüne gelmiş olmasına ve hatta konuya ilişkin iptal kararları bulunmasına rağmen; tüm bu kilit sorulara Anayasa Mahkemesi’nin bağlayıcı nitelikte olacak yaklaşımını henüz bilmiyoruz. Nitekim Anayasa Mahkemesi 666 sayılı KHK ile ilgili kararlarında henüz “esasa” girebilmiş değil. 

Bir Yorum

  1. 4-A liyim.ayni isi yaptığım 2012 oncesi kadroludan 2.000
    4-c liden 1000
    Taserondan 170 lira az maaş alıyorum…evet serinin devamini heyecanla bekliyorum.en son eşitlikte kalmıştık