Gündem

Sağlık Bakanı Koca koronavirüs önlemleri arasında kolonyayı açıkladı: Vatandaşlar kolonyacılara akın etti! Kolanya faydaları ve zararları neler?

Türkiye’de koronavirüs vakasının tespit edilmesinin ardından Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu toplantısında üç bakan tarafından koronavirüs açıklaması geldi.

VATANDAŞLAR KOLONYACILARA AKIN ETTİ

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın koronavirüsten korunmak için kolonya kullanılmasının önerildiğini açıklamasının ardından vatandaşlar kolonyacılara akın etti.

KOLONYA ARAŞTIRILMAYA BAŞLANDI

Ayrıca vatandaşlar merakla Kolonya nedir? Kolonya faydaları ve zararları neler? sorularının cevapları araştırılmaya başladı.

KOLONYA NEDİR? FAYDALARI VE ZARARLARI NELER?

Bilinen en eski koku ürünlerinden biri olan kolonya, alkol oranı ile parfümden ayrılır. Hafif ve serinletici özelliği ile vazgeçilemeyen bir üründür.

Kolonya, bilinen en eski parfüm çeşitlerinden biridir. Tüm zamanların bilinen en yaygın ve en çok kullanılan tuvalet malzemesidir. Günümüzün en popüler kolonyası, geçmişte olduğu gibi hala limon kolonyasıdır. Kolonyanın icat edilmesi ile ilgili çeşitli rivayetler var. Ancak bilinen bir gerçek, İtalyan bir parfümcünün, 18. yüzyılın başlarında parfümün merkezi konumundaki İtalya’da değil Almanya’nın Köln kentinde kolonyayı icat etmesidir. Geçmişte erkekler için üretilen bir parfüm çeşidiydi. Günümüzde her yaş grubundan insanın kullandığı hem parfüm hem de hijyen üründür.

“Kolonya” kelimesi, Almanya’nın Köln kentinden dünyaya yayıldığı için İngilizcede, “Köln” kelimesinin karşılığı olan “cologne” şeklindedir. Fransızlar da, Köln için “cologne” sözcüğünü kullanır. Almanlar ise kolonyaya “Kölnisch wasser” adını verir. Türkçeye “kolonya” olarak geçmiştir.

Güzel koku, insanların yüz yıllardır ihtiyaç duyduğu ve aradığı bir gerçek. İnsanlarda koku alma duygusu hayvanlara nazaran daha alt düzeyde. Ancak güzel kokunun yaşattığı duygular, bazen yemek yemek kadar önemli ve değerli görülüyor. Bazı insanlar için gerçekten yemek yemek gibi duyguların önüne geçebiliyor. İnsanlar, kokularla yiyecekleri sınıflandırır, güzel ve kötü kokuları ayırt eder ve davranışlarını ona göre değiştirir. Aromalı kokular insanlara çok farklı duygular yaşatabilir. Örneğin, 10 yıl önce kullandığımız bir kolonyayı tekrar kullandığımızda hemen 10 yıl öncesine gideriz, anılarımız gözlerimizin önünden geçiverir. Tarifsiz mutluluklar yaşatabilir bu kokular. Kolonya da bu anlamda son 200 yıldır insanlar için çok cazip bir kokudur.

Kolonya ne zaman ortaya çıktı?

Kolonyanın icadı ile ilgili birkaç rivayet var. Bu kadar yaygın bir kokunun ilk olarak nerede ve kim tarafından icat edildiğini bulmak zor olabilir. Biz en yaygın iki “icat hikayesini” anlatalım:

Yaşam suyu (aqua vitae) adıyla ilaç olarak kullanılan alkolün 1600’lü yıllarda içki olarak içilmeye başlanması ile aromalı kokularda farklı bir atılım yaşandı. Parfümcülüğün merkezi İtalya, alkolle ilgili gelişmelerin ardından bu popülerliği Fransa’ya kaptırdı. İtalya’da yaşayan gezgin, eczacı ve parfümcü Giovanni Paolo de Feminis, 1709 yılında, Macaristan Kraliçesi Elizabeth için ürettiği ve “Macar Suyu” denilen bileşime yüzde 2 ila 4 oranında bergamut, limon, portakal ve biberiye esansları katarak yeni bir koku icat etti. Yeni geliştirdiği koku ile Almanya’nın Köln kentine yerleşti. Feminis, Köln’de, icat ettiği kokuyu “hayranlığa değer su” (eau admirable) adıyla üretmeye başladı. 1727 yılında Köln Tıp Fakültesi’nde icat ettiği kokuyu tıbbi olarak onaylattı. Daha sonra kokunun adını “Eau de Cologne” (Köln Suyu – Kölnisch wasser) olarak değiştirdi.

Feminis, işler gelişince İtalya’daki yeğeni Gian Maria Farina’yı yanına çağırdı. Amcasının mesleğini ölünceye kadar (1860) devam ettirdi. Farina ailesinin fertlerinden biri olan berber Jean-Baptiste Farina, 1806 yılında Paris’te parfüm üretimine başladı. Farina; limon, portakal, nane ve bergamut suyundan oluşturduğu karışıma alkol katarak yeni bir koku elde etti. Bu kokuyu “Köln Suyu” adıyla üreterek piyasaya sundu. Yedi Yıl Savaşları boyunca askerler bu kokuyu kullandı ve ünü hızla yayıldı. Köln, Avrupa’da “kolonya şehri” olarak anılmaya başlandı. Farina ailesi, kolonya üreten fabrika ve şirketler kurarak büyük bir servetin sahibi oldu. Farina’nın en iyi müşterilerinden biri olan Napolyon’un kolonyayı içtiği ve her sabah bir şişe kolonyayı başından aşağı döktürdüğü söylenir. 1810 yılında Napolyon’un emriyle kolonya, parfüm olarak satılmaya başlanmış.

Başka bir rivayete göre de, 1792 yılında Kölnlü bir bankerin oğlu olan Wilhelm Muelhens’in düğününde bir rahip, genç çifte bir kitap hediye eder. Kitapta “aqua mirabilis” adı verilen bir sudan bahsedilmektedir. Rahiplerin bu suyu tedavi amaçlı kullandığını öğrenen Muelhens, evinde bir imalathane kurarak suyu üretmeye başlar. Napolyon, Köln’ü işgal ettiğinde askerlerine bütün evleri numaralandırmaları talimatı verir. Muelhens’in kapısında ise “4711” numarası yazılıdır. Bu numara aynı zamanda ürettiği suyun isimdir. Napolyon, bu suyun formülünü ister; ancak üreticiler formülü vermez. Sadece bir tuvalet suyu olduğunu söylerler. Üreticileri “4711” adlı suyun formülünü 200 yıl saklamayı başarır. 1799 yılında, “4711” adlı tuvalet suyu üretilmeye başlanır. 1960’lı yıllara kadar Muelhens’in torunları formülü gizli bir mahzende tutar.

Kolonya, ilk üretildiği yıllarda kozmetik ürünü olarak değil tıbbi amaçla bir tür panzehir olarak kullanıldı. İçeriğindeki karışım, özellikle sindirim sistemini ferahlatıcı etkisi sebebiyle içkilerle veya şekerle birlikte içiliyordu. Hatta antiseptik olarak ağız sağlığı için kullanıldı. Hala kullandığımız gibi cilt üzerindeki tahrişler veya yaralar için de enfeksiyona karşı kullanılıyordu. Ardından tuvaletten sonra koku giderici olarak kullanılmaya başlandı. 18. yüzyılda kolonya için adeta çığır açıldı. Burjuvanın ağır ve pahalı kokularının yerini daha hafif ve ferahlatıcı kokusu ile “Eau de Cologne” almaya başladı. Sadelik ve saflığın simgesi olarak burjuva bu kokuya yöneldi.

Osmanlı Ve Türkiye’de Kolonya Tarihi

Osmanlı’da kolonyanın izlerine, II. Abdülhamit döneminde rastlanıyor. O dönemde alkollü ıtriyat olarak “eua de cologne” ithal ediliyordu. İlk yerli kolonya üretimini 1882 yılında Ahmet Faruki yapmıştır. Faruki, aynı zamanda birçok ilacı da üreten isimdir. Halk o dönemde Faruki’nin ürettiği kokuya “odikolon” dermiş. Daha sonra “kolonya suyu” olarak anılmaya başlanmış. Daha sonra bu isim “Faruki Kolonyası” olarak halk diline yerleşmiştir. “Kolonya” sözcüğünün isim babası ve yayılmasını sağlayan isim de Ahmet Faruki’dir.

Kolonya, ucuz ve hafif kokusu ile Osmanlı’nın son dönemleri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarına kadar hızla yayılmıştır. Ferahlatıcı özelliği sebebiyle gül suyunun yerini almıştır. Ahmet Faruki’den sonra çok sayıda yerli üretici kolonya üretmeye başlamış. Ethem Pertev, Hasan Hassan, Hasan Şevki, Süleyman Ferit, Evliyazade Nureddin, Ekrem Yalçın, Kemal Kamil ve Eyüp Sabri Tuncer, yerli kolonyanın ilk temsilcileridir. Süleyman Ferit’in “Altın Damlası”, adlı kolonyası, hala İzmir’in en meşhur kolonyasıdır.

Günümüzde de birçok ilin ünlü kolonyası bulunuyor. Meşhur bazı kolonya türleri şunlardır; İzmir’in Altın Damlası, Gizli Çiçek ve İzmir Geceleri kolonyaları, Rize’nin Çay Kolonyası, Antalya’nın Turunç Çiçeği Kolonyası, Eskişehir’in Anıl Kolonyası, Ankara’nın Eyüp Sabri Tuncer kolonyaları, Düzce’nin Ceviz Yaprağı Kolonyası ve Tütün Kolonyası, Amasya’nın Elma kolonyası, Isparta’nın Gül Kolonyası, Trabzon’un Hamsi ve Fındık kolonyaları, Edremit ve Ayvalık’ın Zeytin Çiçeği kolonyaları, Sındırgı’nın Çam Kolonyası, Balıkesir’in Beyaz Zambak kolonyası…

1950’den günümüze kadar çeşitli kimyasal işlemlerle kolonya sektörü gelişmiş, çok farklı ürünler ortaya çıkarılmıştır.

Kolonya Ve Parfüm Arasındaki Fark

Kolonya ile parfüm arasında içindeki etil alkol (etanol) oranına göre değişir. Parfümdeki etil alkol oranı yüzde 25 iken, kolonyada bu oran yüzde 3’e kadar düşüyor. Pahalı ve özel parfümlerde etil alkol oranı yüzde 40 ila 50’ye kadar çıkabiliyor. Kolonyadaki alkol miktarı derecesini belirler. 80 derecelik bir limon kolonyasında 883 ml etil alkol bulunur. Parfümler de alkol dışında esans ve yağlar içerir. Alkol ve yağ miktarı düştükçe parfümün ağır kokusu hafifler. Kolonyanın parfümden farklı bir özelliği de ferahlatıcı yapısıdır. Cilde sürülen kolonyadaki alkol hava ile temasında hızla buharlaşır. Buharlaşan alkol molekülleri çevreden ısı çeker ve cilde serinlik verir. Ayrıca kolonyanın keskin kokusu ayıltıcı etki yapar. Kolonyanın kokusu daha kısa süre kalırken, parfümler uzun süre kalıcı olabilir.

Kolonya İçeriğinde ne var?

Kolonya, birçok çiçeğin ve meyvenin aromasından veya yağından üretilebiliyor. En yaygın kolonya içeriği şunlardır; limon, portakal (acı, kan), mandalina, bergamot, greyfurt aromaları… Aynı zamanda neroli, lavanta, biberiye, kekik, turunç yaprağı, yasemin, iğde ve tütün yağları da içerebiliyor.

KOLONYA HAKKINDA BİLİNMEYENLER 

Dünyanın en popüler doğal kokusunun vanilya kokusu olduğu belirtiliyor. Bunun sebebi, anne sütünde bu kokunun bulunması olarak gösteriliyor. Yani insanın ilk tanıştığı kokulardan biri.

Dünyada en sevilen kokunun bir bebek pudrası olduğu iddia ediliyor.

Bir araştırmaya göre, mağazalardaki ürünlerin üzerindeki güzel kokuların müşterilerin ürünü alması için teşvik ettiği tespit edilmiş.

ABD’deki Columbia Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, koku duygusu azalan insanların 4 yıl içinde öldüğü belirlenmiş. Yani, koku duygusundaki azalmanın teşhis edilememiş bir hatalığın belirtisi olabildiği iddia ediliyor.

Genel olarak parfüm kadınlar için, kolonya erkekler için gibi bir algı vardır. Çünkü erkekler her zaman hafif kokulara ilgi duyar.

Köln’de 1799 yılında üretilmeye başlanan “4711” adlı kolonya, günümüzde hala üretilen en eski kolonya markasıdır.

Yüzde 80 ila 95 oranında etil alkol içeren kolonya, ağzı kapalı ve güneş ışığından uzak bir ortamda 5 yıl bozulmadan durabilir.

Etil alkolden daha ucuz olan metil alkolden üretilen kolonyalar içildiğinde körlüğe yol açar. Aşırı tüketimi öldürür.

Eski Sovyet ülkelerinde kolonya çeşitleri votka ile karıştırılarak alkollü içki olarak kullanılıyordu.

II. Abdülhamit döneminde konuk ağırlama ritüeli olan gül suyu, kolonyanın ithal edilmeye başlanması ile yerini kolonyaya bıraktı. Günümüzde kolonya, konuk ağırlamada kullanılan en eski ananedir.

Bayılma ya da sivri sinek ısırmalarında da sık kullandığımız kolonyaların zararları olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıktı. Geleneklerimizin vazgeçilmez bir parçası olan kolonya, beyne başta olmak üzere birçok organımıza zarar verir.İlk kez bir Macar kesişi tarafından keşfedilen kolonyaya uzun yıllar “Macar suyu” denilmiştir. 17. yüzyılda parfüm koleksiyoncuların dikkatini çeken bu eşsiz kokunun keskinliği herkesi etkilemiştir. Maddenin öz asidinden elde edilen kolonya birçok çiçeğin ve meyveden yapılır. İçeriğinde etil alkol ve besinlerin esansı bulunan bu hoş koku ülkemizde geleneksel olarak bayramlarda gelen misafire dökülerek ikram ediliyor. İlk geliştirildiği yıllarda tıbbi amaçla kullanılan kolonya formülüne biberiye, portakal çiçeği, bergamot ile limondan oluşan ve ferahlatıcı özelliği vardır. Bu yüzünden karışım, sindirim sistemi rahatsızlıklarında şeker üzerine damlatılarak tüketilirmiş. Antiseptik özelliğinden ötürü ağız çalkalamada, yara temizliğinde kullanılıyor, kas ve eklem ağrıları için kullanılırmış. Tedavi amaçlı kullanılan kolonya ülkemize 2. Abdülhamid Han zamanında girmiştir. Yararı olduğu kadar zararı olan kolonya özellikle günümüzde merdiven altı üretildiği için içerisinde doğal maddeden çok işlenmiş zararlı maddeler bulunmaktadır. Cildiye uzmanları egzama, cilt alerjilerine yatkın olanların kolonya kullanımı konusunda ciddi uyarılarda bulundu.

Ağır tahribata neden olan kolonyanın bazı zararları da şöyle sıralanıyor:

KOLONYANIN ZARARLARI NELERDİR?

– Kolonya içerdiği sakinleştirici maddeden dolayı koku ve tat alma duyularının etkisini olumsuz ekiler.
– Solunum yolu ile uçucu asit maddeleri solunum yoluna yerleşir ve ilerleyen zamanlarda hasarlara neden olur.
– Vücudun ter gözeneklerini tıkayarak terlemeyi engeller. Böylece ciltte zararlı bakterilerin çoğalmasına sebebiyet verir.

Kolonyanın Cilde Zararları

– Tuvalet sonrası ele dökülen kolonya bakterileri yok etmez. Aksine elde bulunan bazı bakterilerle etkileşime girerek çoğalmalarına neden olur.
– Bazı genetik yatkınlık olan hastalıkların ayyuka çıkmasına neden olur.
– Göze temas ettiği an göz merceğine zarar vererek körlüğe davetiye çıkarır.
– Kronik solunum yolu hastalarının kesinlikle uzak durması gereken bir maddedir. Hastalığı hem tetikler hem ciddileştirir.